Şehirler, asfaltın sıcaklığıyla mücadele etmek için yüzeyleri daha açık renklere boyama yönünde adımlar atıyor. Ancak Portekizli bilim insanlarınca yürütülen yeni bir çalışma, kentsel ısı adası etkisini bir adım öteye taşıyarak, koyu renkli otomobillerin çevreyi daha çok ısıttığını ortaya koyuyor.
Güneşte park etmiş siyah bir arabanın yalnızca kendi içini değil, çevredeki havayı da ısıtması, bu araştırmanın başlıca bulgusu olarak öne çıkıyor. Lizbon’da coğrafyacı Márcia Matias tarafından yürütülen inceleme, aracın etkisinin aslında araç içinde sınırlı kalmadığını gösteriyor.
Çalışmanın dikkat çekici sonuçları şöyle özetlenebilir: 3.8°C’lik fark Siyah bir otomobil ve beyaz bir otomobil birkaç saat boyunca güneş altında bırakıldığında, siyah aracın çevresindeki havayı, asfalttan bile daha fazla ısıttığı ölçüldü. Beyaz araç ise koşullara bağlı olarak çevreyi ısıtma konusunda çok daha mütevazı bir etki gösterdi; bazı durumlarda çevreyi asfalttan daha serin tutabildiği görüldü. Bunun nedeni, araçların ince metal panellerinin, asfalttan daha hızlı ısınmayı ve ısısını çevreye yaymayı mümkün kılmasıdır.
Bu bulgu, özellikle Los Angeles gibi milyonlarca aracın bulunduğu ve yılın büyük bölümünü parlak güneş altında geçiren şehirlerde büyük önem taşıyor. Şehrin otopark alanlarında yer alan yoğun şekilde kullanılan koyu renkli arabalar, kentsel ısı adası etkisini güçlendirebiliyor.
Çözüm yolu basit ve uygulanabilir: Araştırmacı Márcia Matias, koyu renkli arabaların yasaklanması gibi uç bir önlemi savunmuyor. Bunun yerine, şehirlerin sıcaklığını düşürmek için uygulanabilir adımlar öneriyor. Bunlar arasında belediye filolarının renklerini açarak daha yansıtıcı hale gelmesi ve teşvikler yoluyla vatandaşların da benzer tercihler yapmasının sağlanması yer alıyor.
Belediye araçlarından başlamak, taksi ve polis arabaları gibi kamu hizmeti filolarını daha açık ve yansıtıcı renklere boyayarak kentsel ısı adası etkisini azaltmaya yönelik somut bir adım olarak sunuluyor. Hükümetler, otomobil üreticilerini daha yansıtıcı boya ve kaplamalar kullanmaya yönlendirebilir veya vatandaşları bu yönde tercihte bulunmaya teşvik edebilir.
Bu çalışma, iklim değişikliğiyle mücadelede günlük yaşamın küçük tercihlerinin bile toplu olarak şehirlerimizi daha yaşanabilir hale getirebileceğini gösteriyor.