Yamula Barajı çevresinde yürütülen kazılar, bölge çobanlarının ihbarıyla yeniden gündeme geldi. Fosil alanında zürafa, fil, mamut, gergedan, üç toynaklı at gibi canlılara ait kalıntılarla karşılaşıldı; özellikle fil fosillerinin ön planda olduğu bir yıl yaşanıyor. FİL SENESİ olarak nitelendirilen bu dönemde, arkeolog Ömer Dağ’ın ifadeleriyle çalışmalar hız kazandı.
2018’den beri süren kazılarda iki adet kafatası bulunmuşken, bu sezon üç kafatasına denk gelindii. Birinin yanında alt çene parçası da bulunuyor. Defans dişlerinin durumları bir dereceyle korunuyor olsa da, bu üç kafatası yaklaşık tam bir iklimsel ve biyolojik tablo sunuyor.
Bölgenin tarihini anlamak için yürütülen radyoizotop analizi sonuçları, Çevril ve Taşhan bölgelerini 7,7 milyon yıl, Hırka bölgesini ise 7,5 milyon yıl olarak gösterdi. Fil fosillerinin özellikle Çevril Mahallesi’nde yoğunlaştığı belirtilerek, mahalle için artık bir “fil bölgesi” tanımı yapılıyor. Fosiller arasındaki mesafeler bazı örneklerde 100 metre, bazılarında 200–300 metreye kadar değişiyor.
Kayseri’deki kazıların en dikkat çekici yönü, bölgenin megafauna (dev hayvanlar) özelliğini taşıması ve uluslararası literatürde de ilgi uyandırmasıdır. Dağ, buluntuların yalnızca büyüklüğüyle değil, korunma durumlarıyla da ön plana çıktığını söyledi. Fosillerin bölgede paleocoğrafya açısından sunduğu bilgiler ise dikkat çekici: bazı fil türlerinin bataklık benzeri eski ortamlarda nasıl beslenmeye çalıştığına dair kanıtlar sunan bulgulara işaret ediyor. Ayrıca, bazı örneklerin ağaçtaki filizlerle beslenerek ağacı devirdiğini gösterdiğini belirtti.
Dağ, fosillerin farklı noktalarda bulunmasının o dönemin çevresel koşullarıyla doğrudan ilişkili olduğuna dikkat çekti ve bu durumun paleocoğrafya çalışmalarına önemli katkı sağladığını ifade etti.