Laboratuvar ortamında bulunan Cho ve ekibi, ağaçlar ve otlardan gelen mikroskobik polen taneciklerinin izlerini kullanarak yepyeni bir materyal akımı ortaya koyuyor. Polenin sert dış tabakası, sporopollenin adı verilen biyopolimer ile oluşuyor ve bu tabakanın yumuşatılması süreçte, polen taneleri önce mermer benzeri sertlikten esnek, Play-Doh benzeri bir mikrojele dönüşüyor.
80 °C sıcaklıkta potasyum hidroksit çözeltisiyle yapılan bu işlem, mikroskobik yapıyı kırmadan poleni daha işlevsel bir forma taşıyor. Kurutulan mikrojel, gözenekli bir sünger görevi görerek esnek kâğıt veya film haline getiriliyor ve dış etkenlere karşı hassas bir yapı kazanıyor. Bu, çevresel değişimlere yanıt verebilen bir doku sensörü yaklaşımını mümkün kılıyor.
Cho’nun laboratuvarında geliştirilen polen bazlı kâğıt, kendi başına yazdırılabilir özellikte. Basit bir alkali temizliğiyle yeniden kullanılabilir hale gelen bu materyal, geleneksel kâğıda göre daha sürdürülebilir bir üretim süreci sunuyor. Bir litre suyu boşa tüketmeyen bu yaklaşım, çevreye olan yükü azaltan yeni bir yön gösteriyor.
Dokular ve Malzemeler açısından bakıldığında, doku mühendisliği ve ilaç/ilaç sızıntılarının önlenmesi gibi alanlarda potansiyel kullanım imkanları mevcut. Dondurularak kurutulan mikrojel, gözenekli bir sünger olarak yapılarda, kanama kontrolü ve petrol kirliliğinin temizlenmesi gibi uygulamalarda değerlendirilebiliyor.
Hâlâ piyasa sürülmeden önce çözülmesi gereken bazı engeller bulunuyor. Ancak polenin çevresel etkisi düşük olarak nitelendiriliyor. Araştırmacılar, ne bitkiyi yok ediyoruz, ne de çiçeği diyerek, bu malzemenin geleceğin çevre dostu hammadde seçeneklerinden birini olabileceğini vurguluyor.